İSTANBUL’U TAMAMLAYAN MİMARİSİYLE SÜLEYMANİYE CAMİİ
Yüzyıllardır, Tarihi Yarımada’dan yansıyan silüetiyle Haliç’i, Marmara Denizi ve Boğaz’ı selamlayan Süleymaniye Camii için Mimar Sinan kalfalık eserim demiş, büyük şair Yahya Kemal ise hislerini Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirinde şöyle dile getirmiştir:
“Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul`un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.”
Süleymaniye Camii, en büyük Osmanlı külliyelerinden olan Süleymaniye Külliyesi’nin ana unsurudur. Bu yapı kompleksi medreseler, kütüphane, sıbyan mektebi, darüşşifa, darüzziyafe, hamam gibi bölümlerden oluşur ve aynı zamanda Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ile Mimar Sinan’ın türbelerine ev sahipliği yapar.
1551-1557 yılları arasında inşa edilen caminin yapım sürecini Evliya Çelebi şöyle anlatır: “Bütün Osmanlı ülkesinde ne kadar bin mükemmel üstat, mimar yapı ustası, işçiler ve taşçılar ve mermer işleyenler varsa hepsini toplayıp üç yıl bütün ayakları bağlı forsa temelini yerin altına indirdiler. Üç senede binanın temeli yeryüzüne yükselip bina meydana çıktı. Bir yıl o halde kaldı… Bir yıldan sonra Sultan Bayazıd-ı Veli‘nin presesine (hiza ipi) göre mihrap kondu. Dört tarafına duvarlarını kubbe aralarına varıncaya kadar üç yıl yükselttiler. Ondan sonra metin güçlü dört paye üzerine yüksek kubbeyi yaptılar…”
Süleymaniye Camii’nin en görkemli tarafı şüphesiz ki dört fil ayağı üstüne oturtulmuş 53 metre yüksekliğindeki ana kubbesidir. 27,5 metre çapındaki kubbenin kemerine Mimar Sinan, “kemeri kübra” yani “kudret kemeri” adını vermiştir. Kubbenin hemen altındaki kasnak 32 adet pencereyle çevrilidir.
Cami önce iki minareli olarak inşa edilmiş, Sultan Süleyman’ın isteği üzerine son cemaate giriş yerindeki duvarın köşelerine iki minare daha eklenmiştir. Böylece cami avlusunun dört köşesi birer minare ile taçlandırılmıştır. İlk iki minare 76 metre uzunluğundadır ve üçer şerefesi bulunur. Sonradan eklenen iki minare ise 56 metre yüksekliğinde ve ikişer şerefelidir.
Kubbe kasnağındaki 32 ve diğer kısımlardaki 138 adet pencere ile aydınlanması sağlanan caminin iç süslemeleri görkemli mimarisine nazaran oldukça sadedir. En dikkat çeken detaylar, ana kubbenin ortasında yazan Nur Suresi ile mihrabın iki yanındaki pencerelerin üstünde, çini madalyonlarda yazan Fetih Suresi işçilikleridir.
İnşa sırasında kullanılan malzemelerin Osmanlı topraklarının dört bir köşesinden getirtildiği rivayet edilir. Buna göre, taşlar İstanbul ve Yalova’dan, beyaz mermerler Marmara Adası’ndan, demir Bulgaristan’dan, yeşil mermerler Arabistan’dan, kurşun Sırbistan’dan, kereste Istıranca’dan, alçı ve kireç Bursa’dan getirtilmiştir. Diğer taraftan, bu yapının tarihte onlarca deprem atlatan İstanbul’da hasar almadan günümüze kadar ulaşmayı başarması malzemesinin ve mimarisinin gücüyle doğru orantılıdır.
16. yüzyılda yaşayan Mimar Sinan’ın mesleki dehası 21. yüzyıl insanına eserleri aracılığı ile ulaşmıştır. Süleymaniye Camii de onlardan biridir. Örneğin kubbenin iç taraflarına ağzı açık bir şekilde yerleştirilen 50 cm boyunda 64 küp koyarak akustiği dengeleyen Mimar Sinan, külliyedeki tabhanenin altına bir sarnıç yaptırarak, camide biriken yağmur sularının bu sarnıca gitmesini sağlamıştır.
4,214 okunma